Zülal bebek benim
ilk doğum fotoğrafı işim. Bu işi yapmaya karar verdiğimde tek korkum ameliyathaneye
girince kan görürsem bayılır mıyım ya da
ameliyathanenin kasvetinden tansiyonum düşer mi idi. Bir şekilde halletmek
zorundaydım. Doğuma bir hafta kala youtube da bir kaç sezeryan videosu izledim
ki görüntüye aşina olayım, korkmayayım ya da bebek çıkana kadar manzaraya düşünüyordum.
Bir işi ilk olarak yapmanın verdiği heycan işte. Ama heyecanlı bir işi ilk
yapmanın verdiği korkunç bir heyecan.
Fotoğraf çekmek
harika bir şey. İçinizde varsa, gönlünüzü verebilecekseniz tavsiye ederim. Ama
doğum fotoğrafçılığı çok daha başka birşey. Minicik bir canlı ve dokuz ay küçük bir alanda suyun içinde yaşamış ve o
dünyaya geliyor. Çirkin ama çok tatlı, narin, kırılgan, hassas ve mosmor,tabii
başlangıçta. Bu kırılgan şeyi çekmesi hem zevkli hem riskli. İnsan acaba bir
yerine birşey olur mu, üşür mü gibi düşüncelerle doluyor. Allahtan ailemin
ikinci bebeğiydi ve anlayışlı insanlardılar yoksa ben bebeğe elimi
dokunamazdım..
15 Eylül
Cumartesi sabahı uzun bir yol kat ederek hastaneye vardım. Ailenin odasına
giderek onlarla tanıştım. Sonra ilk olarak ameliyathane için görevlilerle
konuşmaya gittim. Bazı hastaneler prosedür olarak ameliyathaneye yabancı
birinin alınmasını istemiyorlar. Tabii zaman yaklaştığında öğrendim ki içeri
giremeyecektim. Aslında beni asıl heyecanlandıran ve korkutan kısmı orasıydı bu
işin. Yoksa bebek doğduktan sonra çekmek çok kolaydı. Ebe hemşire bana bebek
çıkar çıkmaz bir miktar görüp fotoğraf çekebileceğimi söyledi. Şanssızlığıma
üzülerek anneyi ameliyathananeye yolladık. Biz de ailenin geri kalan
fertleriyle birlikte banyo odasının önünde beklemeye başladık. Sanırım
sezeryanda bölgeyi kat kat kesip içerden bebeği almak kısa sürüyor ama sonrası
uzun iş.
Bebek 15 dakika
sonra bir battaniyeye sarılı olarak geldi. Minicikti ve mosmordu. Ama öyle
güzel birşeydi ki anlatamam. Yeni bir canlı ve yeni bir hayat. Ebe hemşire
bebeği biraz kenarda tutup ilk bakımlarını yaparken usta ellerini izleyip ona
hayranlık duymadan edemedim. Ben olsam dokunamam gerçekten. Sonra başını
lavaboda yıkadı. Bu arada bir kaç poz aldım çok şükür. Bebek daha sonra annenin
ameliyatının bitmesini ve doktoru beklemek üzere küveze kondu.
Annenin kendine
gelmesi narkoz yüzünden zor sürdüğü için bayağı bir beklemek zorunda kaldık.
Ben dışarıda bebek giydilirken çekerim diye beklerken yeni bebekler ve halalar,
amcalar, teyzeler, dayılar, anneannelerle babaanneler geldi. Hepsi heyecanla
bebeklerini görmeyi bekliyorlardı. Koridorun sonunda da doğumhane vardı orda
normal doğum yapılıyordu. Tabi tahmin edersiniz ki doğum yapan kadınların
bağırışları da geliyordu. Bu biraz sinir bozucuydu. Ama en sağlıklısı normal
doğumdur. Bir tane daha bebek geldi ve içeri kondu. Bizim bebeğin amcası babaya
‘geldi sizin bebek’ dedi. Baba elinde bir naylon poşetle merdivence ciddi bir
şekilde bekliyordu. Ama yüzünde bir garip hüzün vardı. Dikkatimi çekmişti.
İçeri girdi bebeğe baktı ve dışarı çıktı. Sessiz bir görünümü vardı. Bir şeyler
hissettim o babada, bizim bebeğin babası gibi değildi. Daha sonra anne bir
tekerlekli sandalyede ağrılar içinde dışarı çıkartıldı. Baba anneye içi
acımışçasına baktı ve asansöre bindiler. Bu manzara içimi çok burktu. Kimbilir
nasıl sorunları vardı, kimbilir belki istenmeyen bir bebekti. Kimsenin kafasında
ne olduğunu bilemiyorsunuz.
Anne geldikten ve
kendine gelmesi beklendikten sonra bebek ben çekemeden giydirilip aşağı
indirildi. Odaya girdiğimde bebek gelmiş ve anneyi emme çalışmaları
yaptırılıyordu. Bir kaç poz o şekilde aldıktan sonra bekledim. Bebepi yatağında
da çektikten sonra alıp başka bir yere, yani özgürce fotoğraf çekebileceğim bir mekana
götürdük. Öyle tatlı ve güzeldi ki, her hareketi ayrı bir fotoğraf karesi
olabilecek nitelikte mimikler yapıyordu. Çektikçe daha da çekesi geliyordu
insanın. İlk ailemi çok sevdim çünkü rahat hareket etmemi sağlayacak kadar
anlayışlı insanlardı. Umarım onlar bana şans getirir ve bütün öbür bebek
işlerim iyi gider.
Uzun ve yorucu
bir günün sonunda iki kart dolusu fotoğrafla ayrıldım hastaneden. Yorgun ve
mutlu ama hepsine değen bir çalışma çıkartarak....
Ayşegül Ayanoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder